KORALİN KİTAP YORUMU | NEIL GAIMAN

Uzun bir ihmalden sonra bloğa geri dönüş yapma kararı aldım, bazı sebeplerden dolayı ne yazı yazma isteğim vardı ne de başka bir isteğim … Ama bloğun yazarlarından birisi olarak kendime bir çekidüzen verip, elime mis gibi elma çayımı alıp bu yazıyı paylaşıyorum.

 

Yazımın konusuna gelecek olursam, başlıktan da göreceğiniz üzere Neil  Gaiman’ın  Koralin kitabı hakkında bir şeyler karalayacağım. Öncelikle yazardan okuduğum ilk eser olduğunu belirtmek istiyorum, bu yüzden de diğer kitaplarıyla kıyaslamak gibi bir imkanım olmayacak. Siz diğer kitaplarını ve bu kitabını okuduysanız, yorum olarak bize kıyaslamayı unutmayın.

 

Koralin benim için bir günde bitecek olan bir kitaptı ve öyle de yaptım, zaten toplamda 147 sayfa ama içerisinde bazı illüstrasyonlar içermekte ve yazı puntoları da bir çocuk kitabına yakın puntolara sahip.  İçerisinde bulunan o çizimler, bizim için çok güzel betimleyici takviye oluyor, üstelik Dave Mckean harika bir başarı elde etmiş illüstrasyonlarda. Eğer hayal gücünüz çok iyi değilse eminim bu kitabı okurken hayal etmekte hiç zorlanmazsınız.

 

Kitabın genel konusundan biraz bahsetmem gerekirse, Koralin ve ailesi yeni bir eve taşınır ve bu ev Koralin’e göre çok tuhaftır, hem evin etrafını bir sis kaplar, hem komşuları çok garip insanlar, hem bahçeleri bahçe gibi değildir. Üstüne üstelik Koralin’i sürekli gözetleyen bir de kara kedi vardır.

 

Koralinlerin dairesinde, misafir odalarında duvarda bir kapı bulunmaktadır ve bu kapı kilitlidir… Koralin bir şekilde annesini ikna edip orayı açtırır ve kapının arkasının tuğla duvar olduğunu görür, hayal kırıklığına uğrar. Daha sonra tekrar bu kapıyı denediğindeyse, başka bir dünyaya geçebildiğini görür. Aynı ev, aynı eşyalar fakat her şey daha canlıdır ve o da ne !!! Anne ve babasının gözlerinin yerinde birer düğme bulunmaktadır.

 

Ana karakterimiz Koralin’in yeni anne babasıyla nasıl baş ettiğini ve siyah kedimizle kurduğu dostluğu okuyoruz bu harika eserde. Ayrıca karakterimize Koralin yerine her seferinde Karolin diyorlar ve bu hem bizi hem de küçük karakterimizi sinir ediyor.  Yazarımızın kaleminden çıkan en tüyler ürpertici eser olduğunu söylüyorlar ama henüz diğerlerini okuma fırsatım olmadığı için böyle bir eleştiriye katılma lüksüm yok ne yazık ki.

 

Ben açıkçası kitabı çok beğendim ve herkese de tavsiye edebileceğim bir kitap, ayrıcaaaa bu eserin bir de animasyon filmi bulunmakta, okur okumaz hemen animasyonunu da izlediğimde ufak farklılıkları ve hayal edemediğim şeyleri daha net hayal ettiğimi gördüm. Tabi ki de hiçbir zaman kitap ve film karşılaştırılamaz yasasını burada da değiştiremem 😀

 

Dört ödül sahibi bu harika kitaptan size bir de alıntı bırakmak istiyorum :

‘’Hava sarı eşekarılarıyla doluydu. Yürürken çürük bir dalın içindeki eşekarısı yuvasına basmış olmalıydık. Ben tepe yukarı koşarken babam orada kalıp onların iğnelerini karşılamış, kaçmam için bana zaman tanımıştı. Koşarken gözlüklerini düşürmüştü. Ben yalnızca kolumun arkasından sokulmuştum. Onu otuz dokuz yerden sokmuşlardı. Daha sonra banyoda saydık.’’

Siyah kedi, gittikçe sabırsızlandığını anlatırcasına yüzünü ve bıyıklarını temizlemeye başladı. Koralin aşağı uzanıp kedinin başıyla boynunu okşadı. Kedi doğruldu, ondan uzaklaşana kadar yürüdü, sonra oturdu ve başını kaldırıp ona baktı.

‘’Böylece,’’ dedi Koralin, ‘’ aynı gün akşamüstü, babam gözlüklerini almak için oraya geri gitti. Ertesi güne bırakırsa nerede düştüklerini hatırlamayabileceğini söyledi. Kısa süre sonra gözlükleriyle geri döndü. Orada dururken, eşekarıları onu sokar, canını acıtırken ve benim kaçmamı izlerken korkmadığını söyledi. Çünkü bana kaçmam için zaman vermeliydi, yoksa eşekarıları ikimizin birden peşine düşecekti.’’

Koralin kapıdaki anahtarı çevirdi. Anahtar yüksek bir klank sesiyle döndü.

Kapı açıldı.

Kapının diğer yanında tuğla duvar yoktu, yalnızca karanlık vardı. Koridordan soğuk bir rüzgar esiyordu.

Koralin kapıdan geçmedi.

 ‘’ Ve orada durup sokulmanın cesur bir hareket olmadığını söyledi,’’ dedi Koralin kediye. ‘’ Cesurca değildi, çünkü korkmuyordu; yapabileceği tek şeydi bu. Ama orada eşekarıları olduğunu bile bile, gerçekten korktuğu halde, gözlüklerini almak için geri dönmesi… İşte bu cesurcaydı.’’

Karanlık koridora ilk adımını attı.

Toz, rutubet ve küf kokusu alıyordu.

Kedi yanında yürüdü.

‘’O nedenmiş peki ?’’ diye sordu kedi pek ilgilenmiyormuş gibi davranmasına rağmen.

 ‘’Çünkü,’’ dedi Koralin, ‘’ bir  şeyi korkmana rağmen yapıyorsan, bu cesurcadır.’’

Aybike Parlak

3 Mart 1998 doğumluyum, doğduğum andan itibaren hayvanlarla beraber büyüdüm, şuanda da 2 kedi, 1 köpek annesiyim. Hayal kurmayı, gezmeyi, arkadaşlarımı, kitap okuyup bir şeyler izlemeyi ve yazmayı küçüklüğümden beri çok seviyorum. Hayatta ki amacımı hala kestirebilmiş değilim ama şuanlık hayvanlarla ilgilenmeye çalışıyorum, çünkü onların bize ihtiyacı var. (Veteriner Teknikerliği öğrencisi oldum bu yazıyı yazdığımdan beri.
Genel olarak çok tembel birisiyim (blog işi tembelliğe karşı ama halledicez bir şekilde) Ortaokuldayken çok fazla deneme türü, hikaye yazıyordum fakat baya bir süredir yazmıyorum ayrıca şu sıralar kitap okumakta da zorlanıyorum ama kitaplara ve yazma işine tekrar odaklanmak istiyorum.
Kısaca deneyimlerim, sevdiğim şeyler, yorum yapmak istediğim şeyleri sizinle paylaşmak, fikrimi belirtmek istiyorum. Umarım sizin için de yararlı olur. Henüz insanlara kendimi anlatma konusunda yetersiz de olsam beni anladığınızı umuyorum ve zamanla geliştikçe her şey daha iyi olacak. Umarım yazılarımızı beğenirsiniz.

Önerilen makaleler

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: