Merhaba arkadaşlar!
Vizelerimin olduğu dönemde aşırı derece Supernatural izleme isteği ile dolup taştığım için ilk on bir sezonu (on birinci sezonu yarısına kadar) izlemiş olmama rağmen, birinci sezondan Supernatural’a başladım!
Biliyorum ki, birçok kişi mutlaka Supernatural’ı duymuştur. Özellikle benim zamanımın liselileri mutlaka duymuş olmalı çünkü Supernatural benim dönemimde tam yükseliş sezonlarını yaşıyordu.
Yani şu an tüm lise anılarım, Supernatural whatsapp gruplarında geçen matrak konuşmalar falan hepsi zihnimde canlanmış durumda… Aşşırı duygusal bir an yaşarken, Aybike de bana dedi ki, “Hazır yeniden başlamışsın, o zaman yorumlarını yazsana…” (Sem burada şaşırtma yapıyor kesinlikle öyle bir şey söylenmedi.)
Velhasıl kelam, sizlere Supernatural yorumu, belki analizi? Yapmaya geldim.
Koskocaman on dört sezon olduğu için, her sezonun yazısını ayrı ayrı yazacağım ki, çok uzun yazılarla canınızı sıkmayayım. O yüzden, şimdi birinci sezonla başlıyorum!
-
Supernatural – 1. Sezon Yorumu
Supernatural Bölüm Sayısı: 22
Supernatural Konusu:
Sam ve Dean Winchester, babaları John Winchester tarafından avcı olarak yetiştirilmişlerdir çünkü Dean 4 yaşındayken ve Sammy 6 aylıkken, anneleri Mary Winchester bir iblis tarafından öldürülmüştür.
John, bu iblisi araştırırken dışarıda çok fazla kötülüğün olduğunu öğrenmiş ve çocuklarını bu kötülükle savaşmaları ve kendilerini koruyabilmeleri için birer avcı olarak yetiştirmiştir.
Fakat Sam, avcı olmak istemiyordur bu yüzden Dean ve John’u bırakarak Standford’a okumaya gitmiştir.
Koskocaman Supernatural serisi işte böyle başlıyor!
Mary Winchester’ın talihsiz ölümüyle birlikte, John çocuklarını da alıp yollara koyuluyor ve Amerika’daki canavarları, vampirleri, hayaletleri, şeytanları… Aklınıza gelebilecek bütün doğaüstü canavarları avlamaya koyuluyorlar.
Tabii bu yolculuk sırasında onların ayaklarını yerden kesen, 67 Model Chevrolet Impala’yı unutmuyoruz çünkü 5. Sezonda, Tanrı’nın elçisi Chuck’ın söylediğine göre: “Çünkü o, 1967 model Chevrolet Impala, tüm evrenin en önemli arabası…”
Evet, bir sonraki sezonlara pek girişmeden size birinci sezonun genel analizini ve yorumlarımı yazacağım ki bunu çok uzun tutmayacağım yani, umarım keyifle okursunuz!
Birinci bölümde, Mary Winchester’ın nasıl öldüğünü görüyoruz ki bu Supernatural’ın geçmişini ve başlangıcını veriyor, günümüze geldiğimizde ise Dean Winchester, Sam’in Standford’daki evine giderek onu yola koyulmak için çağırıyor.
“Dad’s on a hunting trip and he hasn’t been home in a few days.”
Dean’in bu repliği söylerken ki ses tonunu inanın lisede duyduğumdan beri unutmadım. Aynı The Vampire Diaries’de Damon Salvatore’un, “Hello brother,” deyişini unutamadığım gibi…
Beni diziye belirli şeyler bağlar. Yakışıklılar? Ah tüm kızları bağlayabilir. Gizemli şeyler? Evet, gizemi severim ve doğaüstü olaylar? Adından da anlaşıldığı üzere…
Ama ses tonu!
Ses tonu apayrı bir olay!
Neden diye sorarsanız şöyle diyeyim, bazı diziler ilk başladığı anda dikkat çekici olmaz ve dikkatinizi çekecek karakteri en sona saklarlar. O aklınızı çelecek ses tonu, o replik her zaman pilot bölümlerin sonunda gelir.
Supernatual, The Vampire Diaries’de falan olduğu gibi.
Evet evet, konuyu toparlayıp tekrardan Supernatural’a dönüyorum.
Dean Winchester, Sam’i yola koyulmak için çağırıyor ve Sam durumun acil olduğunu gördüğü için kız arkadaşı Jessica’ya yalan söyleyerek Dean ile birlikte birkaç günlüğüne av için yola koyuluyor.
Bu sırada John Winchester arkasında izler bırakmıştır. Tabii ki Dean ve Sam bunun onu takip etmeleri için olduğunu sansa da, aslında John’un amacı çocuklar küçük balıklarla avlanırken büyük balığın, anne Mary Winchester’ı öldüren sarı gözlü iblisin peşinden, gitmektir.
Supernatural böyle bir başlangıç yaparak, kardeşlerin yola koyulmasıyla bizlere yavaş yavaş doğaüstü yaratıkları göstermeye başlıyor. Wendigo, hayalet, vampir, kurt adam… Böyle süre gelen canavarların peşinden gidiyorlar ve bunları öldürüyorlar.
Sam iş görüşmesi için Standford’a geri dönmesini söyleyene kadar Dean, kardeşiyle birlikte avlanmanın keyfini çıkarıyor çünkü ‘aile’ bu dizinin en önemli vurgu noktası.
Fakat inanın bana, bazen aile bırakılması gereken bir şeydir. Supernatural’da Sam ve Dean birbirleri için o kadar çok insanı feda ettiler ki, bunu sadece birbirleri için yapmaları çok sinir bozucuydu.
Kaldığım yere geri dönüyorum!
Sam Standford’a geri döndüğünde, kız arkadaşı Jessica aynı annesi Mary Winchester gibi yanarak trajik bir şekilde hayatını kaybediyor ve Dean, Sam’i evden çıkartarak aynı küçükken olduğu gibi yangından bir kez daha kurtarıyor ve kardeşler bu sefer geri dönmemek üzere yola koyuluyorlar.
Final bölümüne kadar birçok dost, düşman, canavar görüyoruz. Ana konumuz, baba John Winchester’ı bulmak ki bazı bölümlerde onu bulmaya çok yaklaşıyoruz yine de finale kadar yüzünü gördüğümüz pek söylenemez.
İlk sezon 22 bölümden oluşuyor, yanlış hatırlamıyorsam son üç bölümde Sam, Dean ve John Winchester birlikte avlanıyorlar çünkü hedeflerini bulmuşlardır.
Fakat bir aksilik oluyor ve yılların intikamını birbirlerini kurtarmak için alamıyorlar.
Böylece sezon finali geliyor.
Şeytanın ele geçirdiği bir tır şoförü meşhur Chevy Impala’ya çarpıyor ve zaten ağır yaralı olan Winchester ailesi dağılmış arabanın içinde sıkışıyorlar.
Açıkçası, dizinin devam etmesi için aptallık yapmaları ve açık kapı bırakmaları gerekiyor ama zaten ölecek birini, sırf aileden olduğu için vurmayıp kötülüğün kaçmasına izin vermeleri beni sinir etmişti bu yüzden ikinci sezona sinirle geçmiştim.
Ayrıca, ‘zaten ölecek’ dediğim kısma pek takılmayın çünkü bu dizide ölüp dirilmeler bol bol olan şeylerden sadece biridir.
Dizinin en eğlenceli sezonu olduğunu söyleyemem ama eğlenceli sezon da yok demem. (Benim favorim dördüncü sezon…) O yüzden hâlâ izlemediyseniz, sizlere Supernatural’a başlamanızı öneririm.
Sizleri 14 sezonluk büyük bir felakete sürüklemiş olabilirim ama bırakmak çok zor değil. (İki haftada (bir haftasında vizeleri vardı…) on üç sezon izlemiş birisi bunu söylüyor?)
Hayatınızda mutlaka izlemeniz gereken dizilerden birisi Supernatural’dır diye düşünüyorum. En azından bir sezonunu izlemeniz size pek bir şey kaybettirmez çünkü eğlenceli bir dizi. Öte yandan benim yabancı diziye başlama zamanımda Netflix olmadığı için DiziMag vardı ve orada Supernatural, The Vampire Diaries, Teen Wolf, Arrow gibi diziler dikkatinizi çekiyor…
Yani, bir önceki paragrafa başladığım gibi, mutlaka birkaç bölümünü izlemiş olmanız gereken dizilerden birisi ‘Supernatural’dır. Tavsiye de ederim.
Umarım yazımı okurken keyif almışsınızdır buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim!
[…] yorumunu okumak için buraya […]
[…] yorumunu okumak için buraya […]
[…] yorumunu okumak için buraya […]