Kore Dizilerine Nasıl Başladım? Nasıl Başlarsınız?

ilk-izledigim-ve-son-izledigim-kore-dizileri

Merhaba arkadaşlar!

Bu seferki konum, dizilerden yana… Bu yazımda, size ilk izlediğim Kore dizisinden ve şu aralar son izlediğim Kore dizisinden bahsedeceğim. Belki bir başka başlık altında, defalarca tekrar tekrar izlediğim Kore dizilerini öneririm.

Öhm, şimdi size Kore dizilerini izlemeye hangi diziyle başladığımı söyleyeyim.

“Hi! School – Love On!”

İlk izlediğim Kore dizisi buydu. Tabii, bana Kore dizileri öneren arkadaşım o kadar çok benzerini izlediği için dizinin yarısından sonra izlemek için beni yalnız bıraktı.

Tabii ben Türk-Amerikan dizilerinden Kore dizisine daha yeni geçiş yaptığım için bu dizinin konusu benim için alışılmadık bir konuydu… Malum, Amerikan dizilerinde pek fazla meleklerle ilgilenmiyorlar. Bizim Türk dizileri desen törelerden, konak içi entrikalardan daha kurtulamadık. 😀

Sonuç olarak ilk izlediğim Kore dizisi, “Hi! School – Love On!” ve daha geçenlerde ikinci defa izlemeyi bitirdiğim “Bad Guys” dizisi de izlediğim son Kore dizisi oldu.

Şimdi, size kısaca konularından bahsedeceğim.

hi-school-love-on-basroller

Hi! School – Love On

>Başroller:

Nam Woo-Hyun (Shin Woo-Hyun) ,  Kim Sae-Ron (Lee Seul-Bi) ve Lee Sung-Yeol (Hwang Sung-Yeol) oynuyor. (Parantez içindekiler, oyuncuların dizi içerisindeki isimleri. Gerçi dizi içerisindeki isimler için pek bir üşenmişler sanırım, Lee Seul-Bi hariç, diğer karakter isimleri oyuncuların isimleriyle geçmiş…)

>Konusu:

Bir ölüm meleği olan Lee Seul-Bi’nin, Shin Woo-Hyun’un hayatını kurtarması sebebiyle insana dönüşmesi sonucunda yaşadıklarını izlediğimiz bir dizi. 20 bölümden oluşuyor.

>Karakterler:

Lee Seul-Bi, insan kılığına girmiş bir ölüm meleğidir.

Shin Woo-Hyun, başı dertten kurtulmayan ve neredeyse her lisede popülerliği olan bir lise öğrencisidir.

Hwang Sung-Yeol, sınıfının sessiz yakışıklısı ve en zekisidir fakat onun da kendi içinde ailevi problemleri var.

İlk izlediğim Kore dizisi olduğu için, ilk izlediğimde beni tamamen tatmin etmişti. Sevmiştim ve izlerken epey etkilenmiştim ama ikinci defa (birçok Kore dizisi izledikten sonra) izlediğimde, bana eksik gelmeye başlamıştı.

Öncellikle, oyunculuklar yeterli değildi. Başroldeki kız çok gençti, 2000 doğumlu… Birçok reklam çekiminde bulunmuş olsa da reklam kızı olmakla dizide oynamak aynı şey değil bana göre. Woo-Hyun ve Sung-Yeol ise müzisyenler. (2010’da Infinite grubunda birlikte söylüyorlardı.) Onların oyunculuğu sürekli kamera önünde olmalarından kaynaklı kendilerini kurtarır düzeydeydi ama Kim Sae-Ron’un mimikleri bana yapmacık geliyordu…

Dizi hakkındaki düşüncelerime geçecek olursak…

İlk bölümleri izlerken çok eğlenmiştim, karakterlerin kendilerini ilk göstermeye başladıkları anlar gerçekten izlenmeye değerdi.

Giriş güzeldi ama devam eden bölümlerde dizinin havası bir miktar kaçmaya başlamıştı. Bilirsiniz her dizide kaçınılmaz bir aşk üçgeni oluşur ve bu aşk üçgeni iki yakın arkadaşın aynı kıza tutulmasıyla oluşur hep…

Bu dizide de öyle oldu. Woo-Hyun ve Sung-Yeol yakın arkadaş oldular ve zaman içinde Sung-Yeol, Lee Seul-Bi’yi sevmeye başladı. Tabii, Woo-Hyun da Lee Seul-Bi’yi seviyor ve onun sevgisi karşılıksız değil. Lee Seul-Bi de Woo-Hyun’u seviyor…

Haliyle, Sung-Yeol sevilmemenin verdiği hırsla bir anda kötü adam oluyor. Bu tür şeylerden hiç hoşlanmıyorum ben.

Sung-Yeol’un karakteri değişince, olaylar da bir tuhaflaşmaya başladı. Her şey çok hızlı geçti ve bazı sahneler gereksiz şekilde çok uzadı…

Final benim hoşuma gitmemişti, ilk izlediğimde bile… Çok boştu, her şey çok geçiştirme gitmişti ve finali izlerken eksik kalmış gibi hissetmiştim. Onun dışında, finalden önceki birkaç bölüm eğlenceliydi. Sonlara doğru, Sung-Yeol’un karakterinin düzelmesiyle birlikte üçünden eğlenceli dostluk sahneleri izlemiştim…

İzlemenizi önerir miyim?

Kore dizilerini izlemeye daha yeni başlıyorsanız, aşk üçgenlerinden nefret etmiyorsanız izleyebilirsiniz. Ayrıca 12-18 yaş arasındaysanız ve lise aşkını izlemeye bayılıyorsanız sizin için ideal bir dizi bile olabilir.

Ben aşk üçgeni sevmeyen ve aşka pek gelemeyen, aksiyon sever birisi olduğum için ikinci izleyişimde diziye bakış açım değişmişti. Fakat ilk izlediğimde, bayıla bayıla izlemiştim. Yalan değil, 20 bölümü 1.5x hızında bir gecede bitirmiştim. Derse de uykusuz gitmiştim…

İkinci izleyişimde ise 2x hızında atlaya atlaya izlemiştim ehe.

 

bad-guys-basroller

Bad Guys

>Başroller:

Kim Sang-Joong (Oh Goo-Tak) , Park Hae-Jin (Lee Jung-Moon) , Jo Dong-Hyeok (Jung Tae-Soo) , Ma Dong-Seok (Park Un-Cheol) ve Gang Ye-Won (Yoo Mi-Young) oynuyor. Gerçi Gang Ye-Won benim gözümde pek başrol değildi…

>Konusu:

Artan şiddet suçlularıyla mücadele etmek için Polis Şefi Nam Goo-Hyun, Dedektif Oh Goo-Tak’tan bir ekip kurmasını ister.

Dedektifin kurduğu ekipte gangster Park Un-Cheol, olağanüstü zekâya sahip en genç seri katil Lee Jung-Moon ve kiralık katil Jung Tae-Soo vardır. Ayrıca, Polis Şefi Nam Goo-Hyun’a bağlı olan Müfettiş Yoo Mi-Young’da ekip üyelerinin bazen mantıklı bazense duygusal hareket etmelerini sağlamak için yanlarındadır. 11 bölümden oluşuyor.

>Karakterler:

Dedektif Oh Goo-Tak, Lakabı ‘Kuduz Köpek’ olan Oh Goo-Tak, görevinde aşırı şiddet kullandığı için işinden uzaklaştırılmıştır.

Lee Jung-Moon, olağanüstü bir zekâya sahip olduğu gibi en genç seri katil unvanına da sahip. Fakat işlediği cinayetlerin hiçbirini hatırlamıyor.

Jung Tae-Soo, hakkında hiçbir şey bulunamamış, hiç yakalanmamış işinde usta bir kiralık katildir. Hapiste olmasının tek sebebi ise, kendi kararıyla teslim olmasından kaynaklanıyor.

Park Un-Cheol, nam salmış bir gangster. Yumrukları fazlasıyla güçlü ve yeraltı dünyasıyla ilgili tüm konulara hakim.

Müfettiş Yoo Mi-Young, ekipteki dengeyi sağlaması için ekibe dâhil oluyor.

Birkaç gün önce ikinci kez izlediğim ve benim gözümde ef-sa-ne olan bir Kore dizisi. Bu dizi hakkında yapacağım yorumları, suç, polisiye, aksiyon, dövüş-kavga severler beğenebilirler.

Öncelikle, Park Hae-Jin’e karşı bir sempatim var ve bu diziyi, Park Hae-Jin’in dizilerini izlerken keşfettim ve iyi ki de keşfetmişim diyorum çünkü o kadar iyi kurgulanmış ki, on bir bölüm ve bu on bir bölüm kendini izleyiciye izlettiriyor.

Bir kere, daha ilk bölümden karakterlerin geçmişini merak ediyorsunuz.

En babasından, Lee Jung-Moon neden işlediği cinayetleri hatırlamıyor?

Ya da, hiç kimsenin yakalayamayacağı kadar işinde profesyonel olan Jung Tae-Soo ne oldu da suçunu itiraf edip hapse girdi?

Ayrıca, dizi sadece karakterlerin üstünde durmuyor, karakterlerin iç dünyasını yansıtabilecek şekilde olaylara yer veriyor. Mesela, organ mafyası, fuhuş, seri cinayetler gibi işlenen suçların üstünde durdular ve karakterlerimiz bunların suçlularını hapse tıkarken kendilerini de bir parça olsun iyileştiriyorlardı. Tabii, bizim suçlu ekibimizin üç üyesi bu işleri bedavaya yapmıyorlar… Farkında olmadan kendilerini iyileştirdikleri gibi, başardıkları her iş için de hapiste yatacakları yıllar indiriliyordu.

Tabii, bu sırada birlikte çalışmaya alıştılar ee, haliyle birbirlerini de sevdiler derken son bölümlere doğru Kuduz Köpekler, birbirlerinin gırtlağına yapıştılar çünkü hepsinin birbiriyle bir derdi vardı derken, her şey final bölümünde çözüldü…

Şimdi dizi iyi kurgulanmış diyorum çünkü saçma sapan meselelerle asıl konudan sapmıyorlar ve on bir bölüm boyunca size ipuçlarını veriyorlar. Dikkatli izleyen herkesin görebileceği bu ipuçlarını birleştirmek o kadar keyifliydi ki!

Finalde, olayların hepsini siz de tüm karakterlerle birlikte çözüyorsunuz.

Ayrıca, suç ve polisiye ağırlıklı olduğu için ve de Kore dizisi olduğu için dövüş sahneler enfesti. Silah falan kullanmak yok, eline sopayı olan ya da Park Un-Cheol gibi yumruğu sağlam olanlar veyahut da Tae-Soo gibi mükemmel dövüşenler hemencecik o saniye dövüşe girişiveriyordu.

Dövüş sahnesi sevmem diyorsanız bile, bu sahneleri izlerken eğleniyorsunuz. Ben eğlendim açıkçası… Hele sürekli vurulan bıçaklanan Jung-Moon’un bir köşeye sıkışıp millete elektrik vermesine ayrı bir bayılıyordum.

Garibim ya, harbiden ne geldiyse onun başına geldi…

Nedense beğendiğim diziler hakkında uzun uzun yorumlarda bulunamıyorum… Ama aksiyon, polisiye, suç türü diziler veya filmler seviyorum diyorsanız kesinlikle bu diziyi öneririm.

Size bu diziden güzel mi güzel birkaç replik bırakayım buraya da.

Lee Jung-Moon, Tolstoy’dan alıntı yapar. “Günah işlemek insani bir şeydir, günahlarınızı haklı çıkartmak şeytani bir şeydir.”

Oh Goo-Tak’ın meşhur sözü: “Isıramayacaksan, havlama.”

Seri katil Jung Tae-Soo’dan da tatlı bir replik. “Daima ölümden yana olma, önce yaşamak için bir yol bulalım. Nasıl yaşayacağımızı bulup, gerçeği ortaya çıkartırsak birbirimizi öldürmek için bol bol zamanımız olacak.”

Lee Jung-Moon’dan çok beğendiğim bir başka replik: “Aydınlıkta yaşa, karanlıkta ölme.”

Jung Tae-Soo: “Suç kötüdür, suçlu değil.”

Eveeet, bu iki dizi hakkındaki yorumlarım bu kadar… Yakında dizi tavsiyesiyle geri gelirim ya da yeni bir dizi yorumuyla, benim işim belli olmaz eheheh.

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim, kendinize iyi bakın!

Semiha Kaya

6 Haziran 1998 doğumlu, hayalleri yaşından çok olan ve hepsini bir bir gerçekleştirmek için acayip hırs dolu bir insanım.
Hırsımın yanı sıra, üşengeç ve unutkan da olduğum için tüm planlarımı sonsuza dek yaşayacakmışım gibi yaparım lakin genelde anın tadını çıkartırım. Hem ne demiş James Dean?
"Sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi hayal kur. Bugün ölecekmişsin gibi yaşa."
İşte tam olarak ben de böyleyim. Sonsuz hayale sahibim ancak anımın da kıymetini biliyorum. Her anın tadını çıkartıyorum.
Size de anınız kıymetini bilmenizi tavsiye ederim, ne de olsa zaman geri dönmez. :)

Bana, instagram: semihaakaya kullanıcı adı üzerinden ulaşabilirsiniz!

Önerilen makaleler

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: