Netflix’in yine boy boy afişlerle ve reklamlarla insanların ilgisini çektiği bu diziyi izlemeye, reklamlardan ziyade arkadaşımın ”İzledin mi? ” sorusuna cevaben ertesi gün izlemeye başladım. Son zamanlarda dizileri ekranın karşısına geçip pür dikkat izlemekten ziyade çalışırken, iş yaparken izlemeyi tercih ediyorum. Pera Palas’ta Gece Yarısı dizisine de aynen o şekilde başlayıp ilk bölümden sonra telefonu elime alıp pür dikkat izleyip gece ikiye kadar sezonun sonunu getirdim. Toplamda bir günde bitirdiğim dizi benim için, yeni sezonunu büyük bir merak ve sabırsızlıkla beklediğim diziler arasına girdi.
Konusuna bakarak izleyen herkesin büyük beğenisini toplayan bu dizi, diğer entrika, yalan, şiddet, kadınların ezilmesi, töre konusu işleyen Türk dizilerinden kat kat iyi diye düşünüyorum. Konusuna bakarak değilde başka bir şey için izleyenler ise Hazal Kaya’nın oyunculuğuna bir ton laf söylemiş. Ama zaten olaylar o kadar hızlı başlıyor ki dizide, Hazal Kaya bile karaktere henüz alışamamışken olaylara girilmiş.
Dizi Esra Köksüz ( soyadının nereden geldiğini de çok sonradan öğreniyoruz) isimli ana karakterimizin, Pera Palas ile ilgili yazı hazırlama görevinden dolayı Pera Palas’a gitmesi ve otelin müdürü olan Ahmet Bey ile oteli gezmesiyle başlıyor. Önce Mustafa Kemal Atatürk’ün kaldığı odayı geziyorlar, sonra da Agatha Christie’nin kaldığı odayı turluyorlar. Esra otelden ayrılacakken sağanak başlıyor ve otelin müdürü taksi bulamayacağını, isterse Pera Palas’ta kalabileceğini söylüyor. İşte her şey ondan sonra başlıyor.
İlk sahnelerde Esra’nın otel müdürüne karşı sizli bizli konuşmasından kısa bir süre sonra bir anda sizli bizli konuşma bitiyor ve Ahmet abi diye seslenmeler başlıyor. Bu kısımlarda herkes tepki vermiş diye duydum ama ben güldüm açıkçası. Esra’nın bir anda otel müdürüyle arasındaki bu samimiyet tam da Esra’dan beklenilecek bir hareket bence.
Dizi ile ilgili konuşup anlatılacak o kadar çok detay var ki, detaylara inmeden anlatmaya çalışıyorum. Esra’nın eline geçen bir anahtar var ve bu anahtarla beraber tam gece yarısı kendini 1919 yılında buluyor. İnsanlara ve bana biraz absürt gelen kısım işte buradan sonraki kısım, Esra bir anda balo salonuna gidip önce Agatha Christie ile konuşuyor sonra Mustafa Kemal Paşa’yı görüyor sonra gidip İngilizlerin masasına oturuyor ve geldiğiniz gibi gideceksiniz diyerek her şeyi ifşa ediyor.
Bütün zaman yolculuğu içeren film ve dizilerde bahsedildiği gibi tarihte bir şeyi değiştirirsen gelecekte de bir sürü şey değişir. Bunu da senaristler şu şekilde göstermiş, Esra ilerleyen zamanlarda ileri tarihlerden birine gidip bütün İstanbulun İngilizlere ait olduğunu, Türkçe konuşanların nezarete atıldığını (buna kendi de dahil), Türk direnişçilerin olduğunu göstererek anlatmışlar. Esra’nın İngilizlerin masasına oturup laf sokması, bu kadar küçük bir detay işte geleceği böyle etkiledi.
Dizide bir de Esra’nın birebir aynısı olan Peride isimli karakterimiz var, ama ilk bölümden cinayete kurban gidiyor bu karakter. E tahmin edeceğiniz gibi Esra onun yerine geçip rol yapıyor.
Bütün bu olayların karmaşanın ardından genel olarak bakınca harika bir senaryoya sahip olduğunu düşünüyorum. Olaylar birbirine o kadar bağlantılı ki, bir şeyi düzeltmeye çalışırken başka bir şeyi bozan sonra tekrar onu düzeltmeye çalışan Esra, aynı zamanda suikastı engellemeye çalışıyor.
Bir de Halit var, ah o Halit, hepimizin gönlünde bir taht kazandı. Halit ve Esra’nın aşkını da izliyoruz. Ve kavuşamamalarını, kavuşurlarsa bunun sonucunda doğacak bir sürü problem, asla hayata gelemeyecek insanlar… Ve bunu sadece Esra ve Ahmet bildiği için Halit’in aşkı için çabalamasının boşa çıkması. Boşa çıkmak değil de neden kavuşamadıklarını bilmiyor, çok kötü bir durum bir aşık için. İzlerken keşke bende bu hayatın içinde olsaydım, Esra’nın yerinde olsaydım bile dedim.
Dizinin en çok göze batan noksanlarından birinden bahsedeceğim, Esra’nın sahneye çıkıp Sezen Aksu’ya ait ”Seni Yerler” isimli şarkıyı söylemesi, bence bu çok büyük bir sıkıntı, bir kere müzisyenler o kadar kısa süre içinde nasıl şarkıyı öğrendi ? Ayrıca geleceğe döndüğümüz zaman Sezen Aksu bu şarkıyı çalmış oluyor ? Ama bu sorunları kenara koyduğunuz zaman çok renkli ve eğlenceli bir sahneydi. İzlemek isteyenler için buraya bırakıyorum;
Tüm bunları geçip sona gelelim, final sahnesi…. Tam kendi zamanlarına döndüler derken yine başka bir tarihe geçiş yapıyorlar, yatağın üstünde bir bebekle beraber. Spoiler vermemek adına burada noktalıyorum yazıyı. Yeni sezonu ve gelişecek olayları sabırsızlıkla bekliyorum.
Dizi biter bitmez bir sürü video ve teoriler izledim. Ve o kadar güzel teoriler var ki, bir an önce diziyi ve teoriler ile ilgili videoları izleyin. Son olarak, Halit ve Esra’nın gelecek sezonda bir araya geleceğini düşünüyorum, sonunda kavuşacaklarından eminim. Sadece bir kaç çetin yıl var aralarında 😀
İzlemek isteyenler için dizinin fragmanı ; https://www.youtube.com/watch?v=zHr5pdpGEBc