Geçenlerde bir post gördüm instagramda gezerken, çok depresif olduğum bir döneme denk geldi ve etkilendim. Sonra dedim ki, hazır evde boş boş yatıyorum oturup filmini izleyeyim bu posttaki. Açıkçası posttaki söz de beni çok etkilemişti, yoksa üşenir izlemezdim ben biliyorum kendimi 😀
Rahat, bir beş dakikadır o postu arıyordum ama siz şimdi direk yazıyı okuyup geçeceksiniz, çok şanslısınız….
”Bazen en uzun yolculuk iki insan arasındaki mesafedir.”
Eğer bir yaranız varsa size daha çok dokunabilir bu söz… Ayrıca filmi izlediğiniz zaman da çok üzülebilirsiniz.
Fazla uzatmadan yorum ve kısa özete geçmem gerekirse, 2006 yapımlı, başrollerinde Edward Norton ve Naomi Watts’ın rol aldığı bu film, aynı isimli W. Somerset Maugham’ın romanından uyarlanmıştır. Ayrıca filmde yer alan ve benim özellikle çok beğendiğim müzikleri Altın Küre Ödüllerini almıştır.
Filmin adında bulunan ”veil’‘ hem düğünlerde hem de cenaze merasimlerinde takılan duvak anlamına gelmektedir. İzlediğiniz zaman zaten sizi yeterince etkiliyor. Filmin ve kitabının bu adı almasındaki asıl etken de, kitabın içinde geçen bir şiir.
Konuya gelecek olursam, Kitty isimli ana karakterimiz artık evlenme çağında olduğu için annesi Kitty’e baskı uygular ve Kitty’de buna dayanamayıp bir davette tanıştığı ve dans ettiği Walter Fane’in evlenme teklifini kabul eder. Walter bir mikrobiyoloji uzmanıdır bu arada….
Evlendikten sonra mutluluğu bulamayan Kitty, eşini aldatır. Walter bunu öğrenir ve Kitty’e nedeniyle beraber mahkemede boşanmak istediğini söyler. Ya da kendisiyle beraber kolera virüsünden kırılan Çin’in merkezinden uzak bir yere gelmesini ister. Kitty Charles ile konuşur, ki bu Charles Kitty’nin Walter’ı aldattığı şahıs… Charles eşinden boşanamayacağını söylediği için Kitty , Çin’e gitmek zorunda kalır. Hatta Kitty bu olaydan sonra Walter’a şöyle der;
Kitty: Birkaç yazlık elbise ve kefen yeterli mi?
Walter: Ben bavulları hazırlattım bile.
Artık aralarında koskoca bir mesafeyle, buzdan bir duvarla beraber Çin’e giderler. Kitty kendini eve kapatır orada, Walter ise kendini işine verir. Zaman böylece geçerken, orada yaşanan birkaç olay sonrasında Walter ile Kitty’nin arası düzelmeye başlar. Bu iki yabancı olarak evlenen insan, birbirlerini böylece tanımaya başlarlar sanki yeni sevgililer gibi. Ki bu sırada aralarında geçen bir konuşma beni çok etkilemişti, onu da sizlerle paylaşayım;
”Birbirimizde hiç sahip olmadığımız özellikleri aramak aptallıktı!”
Araları düzeldikten sonra Kitty’nin hamile olduğu ortaya çıkar ve babasının kim olduğunu Kitty bilmemektedir. Bu sorun yine aralarında bir negatiflik yaratmıştır ama Walter’ın aniden salgına yakalanması sonucu onu kaybediyoruz. İlerleyen zamanları gösterdiğindeyse çocuğun Walter’a ait olduğunu görüyoruz ama artık Walter yok…
Filmin sonunun buraya bağlanması biraz bizim için bilinmezlik oluyor, yani şöyle söylemek istiyorum, eğer Walter yaşasaydı, mutlu bir aile olabilirlerdi ve Kitty’nin yaptığı hatadan sonra mutlu olması biraz beklenmedik olurdu. Başlarda Kitty’e ceza olsun, kolera bulaşsın diye oraya götürdüğünü düşündürmüştü film ama beklediğimiz bir son olmadı.
Keşke biz insanlar karşımızdakini değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi sevip öyle kabullenebilsek.
İyi seyirler herkese, yüzünüzden tebessüm, kalbinizden umut eksik olmasın. Sevgilerle Aybike Parlak
Daha filmin adını görür görmez kafamda Erik Satie’nin Gnossienne No.1’i çalmaya başladı. Bu muhteşem eser, filme çok yakışmış.
Aşık olduğu anda Walter’ı kaybeden Kitty’e daha büyük bir ceza olamazdı.
Ve çocuğun babasının hangisi olduğunu hiç öğrenemiyoruz ama Kitty babalığa Walter’ı seçiyor. Ortada bir Walter kalmasa bile…
Gerçekten de alabileceği en doğru mu desem en ağır mı desem bilemedim, uygun bir ceza olmuş ama bana ağır geldi. Başıma gelseydi o kalp acısıyla dayanamazdım sanırım. İnsanlar genel olarak filmi çok sıkıcı bulup bir anlam çıkaramıyorlar ama filmin verdiği mesaj kalplere dokunuyor… Yaptığınız yorum ile bana filmi hatırlattınız, yakın zamanda bir kez daha izleyip kalbimi kıracağım sanırım 😂