DÖRT KEDİ İLE YAŞAMAK

dort-kedi-ile-yasamak

Selamlar!

İlk yazımla beraber sizlerleyim işte.

Başlıkta da görüldüğü üzere dört kediyle beraber yaşıyorum, tabii ki ailem de var. Öncelikle söylemek istediğim şey şu: Her kedinin karakteri ve yapısı farklıdır, her kediye farklı yaklaşmak zorundasınız.

Onlarla beraber yaşadığınız zaman anlıyorsunuz her kedinin ayrı bir dünyası olduğunu. Mesela benim ilk kedim Momo başka kedileri hiç sevmez, sadece insan ister ve bana çok düşkündür; ikinci kedim Mocha da hem insan hem de başka kedi istemez… Fakat eve giren diğer çoğu kedi sosyal kedilerdi.

Babamla beraber genelde annesiz kalmış ya da tedaviye muhtaç kedileri eve alıyoruz, iyileştirip sahiplendiriyoruz. Ayrıca sokağımızda da belediyeden istediğimiz bir adet kedi evimiz var. (Burada sosyal bir mesaj vermek istiyorum, lütfen yaz, kış, sonbahar, ilkbahar demeden bir kap suyunuzu, mamanızı eksik etmeyin kapınızdan.)

Her ne kadar köpeğe göre bakımı ve sorumluluğu daha az gibi görünse de aslında kedilerin de bakımı zordur lakin size verdikleri huzur ve neşe her şeye değer. Öncelikle en büyük sorun tuvaletleridir, özellikle benim gibi dört ya da daha fazla kedisi olanlar anlar, temizliğiydi kokusuydu derken eviniz bazen günde iki defa temizlik istiyor ama bu sizin gözünüzü korkutmasın eğer kedi bakmak istiyorsanız, bir kedi sizin için oldukça kolay bakımlı olur.

Mama ve su kaplarını sürekli temiz tutmamız gerekiyor ve suyu hep taze tutmalıyız ki hastalık kapmasınlar. Aslında yazımda her yerde bulabileceğiniz bu bilgilere değinmekten çok başka noktalardan bahsetmek istiyordum ama kendimi tutamamışım… 🙂

Asıl değinmek istediğim noktalara geçiyorum, belki biraz güldürürüm sizi. Öncelikle ortalığa koyduğum çoğu eşyayı yerinde bulamama problemim var, özellikle iki genç kedim (Poğaça ve Tekir) buldukları ve ilgilerini çeken her şeyi kendilerine oyuncak yapıyorlar. Bir sene içinde dört tane makyaj süngerimi parçaladılar!

Bir keresinde de yeni aldığım maskarayı aylarca bulamamıştım ama onlara asla kızmadım (yalan) çünkü ortalığa bırakmamam gerektiğini biliyordum.

Başka bir olaysa, bazen hiç olmadık saatlerde (gece saat iki ila altı arası) deli gibi koşuşturmaca oynuyorlar ve rüyanızın en güzel yerlerinin bölünmelerine sebep oluyorlar. Bazen de ıslak bir burnun sizin burnunuza ya da yüzünüzün diğer yerlerine yapıştırılmış şekilde uyanıyorsunuz ki bu hâlâ alışamadığım bir olaydır.

Öte yandan, en güzel nokta ise şu benim için, (her kedi yapmaz bunu) Momo her yattığımda gelir koluma kafasını koyar ve o küçük, beyaz pofuduk patileriyle bana masaj yaparak uyur…

Kedilerle yaşamanın bir diğer olayı da saksıdaki çiçeklerimiz… Neredeyse hepsinin dibi kazılı ve her yeri toprak olarak bulduğumuz çok zaman oldu. (Kaktüsler hariç 🙂 )

Hatta ilk başlarda Momo sürekli saksılara idrarını yapar bütün evi kokutur ve çiçeklerimizi öldürürdü. Ah anacığım çiçeklerin az mı çekti kedilerden! (Hâlâ çiçeklerini korumak için evden çıkarken odayı kedilerden arındırıp çıkar.)

Ve en zor kısmı dört tane kediyle, (her biri ayrı taşıma kutusunda) uzun yolculuğa çıkmak! Özellikle bu yaz en çok zorlandığımız olaydı bu. Yazlıktan dönerken hem kurbanlık etler hem salçalar hem de dört tane kedi derken tek kişilik yere annem ve ben sığışmak zorunda kalmıştık… Ama paşalarımızın keyfi yerinde tabii, geniş kutularında yayıla yayıla bütün yol sefa yapmışlardı.

Size burada anlatacak daha çok şeyim var aslında ama daha ilk yazımda sizi boğmak istemiyorum kedilere ve hayvanlara… (Çevremdeki çoğu insana yaptığım gibi)

Son olarak şunu söylemek istiyorum size, eğer evde bir hayvanınız yoksa çok şeyi kaçırıyorsunuz demektir. Bakmaya imkânınız, zamanınız ve yeriniz varsa bir an önce bir pet annesi/babası olun derim.

Ayrıca hayvanların satın alınmasına da karşıyım, size muhtaç bir sürü hayvan varken sokaklarda, barınaklarda, siz gidip de pet shoplara, hayvan üretim çiftliklerine para kazandırmayın. Üstelik instagram, twitter ve facebook gibi sosyal medya uygulamalarında bir sürü kedi, köpek yuva aramakta. Eğer diyorsanız ki benim imkânım yok, zamanım yok, o zaman sokaktaki dostlarımızı beslemeyi ve başını okşamayı unutmayın.

Soru ve görüşlerinizi yorumda belirtmeyi unutmayın lütfen, sizin görüşleriniz bizim için çok önemli.

Sağlıcakla kalın 🙂

Aybike Parlak

3 Mart 1998 doğumluyum, doğduğum andan itibaren hayvanlarla beraber büyüdüm, şuanda da 2 kedi, 1 köpek annesiyim. Hayal kurmayı, gezmeyi, arkadaşlarımı, kitap okuyup bir şeyler izlemeyi ve yazmayı küçüklüğümden beri çok seviyorum. Hayatta ki amacımı hala kestirebilmiş değilim ama şuanlık hayvanlarla ilgilenmeye çalışıyorum, çünkü onların bize ihtiyacı var. (Veteriner Teknikerliği öğrencisi oldum bu yazıyı yazdığımdan beri.
Genel olarak çok tembel birisiyim (blog işi tembelliğe karşı ama halledicez bir şekilde) Ortaokuldayken çok fazla deneme türü, hikaye yazıyordum fakat baya bir süredir yazmıyorum ayrıca şu sıralar kitap okumakta da zorlanıyorum ama kitaplara ve yazma işine tekrar odaklanmak istiyorum.
Kısaca deneyimlerim, sevdiğim şeyler, yorum yapmak istediğim şeyleri sizinle paylaşmak, fikrimi belirtmek istiyorum. Umarım sizin için de yararlı olur. Henüz insanlara kendimi anlatma konusunda yetersiz de olsam beni anladığınızı umuyorum ve zamanla geliştikçe her şey daha iyi olacak. Umarım yazılarımızı beğenirsiniz.

Önerilen makaleler

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: