Ay Işığı Sokağı – Kitap Yorumu

stefanzweig-ayisigisokagi-efsunlublogyorumu

Merhaba arkadaşlar!

Okuduğum son Stefan Zweig kitabıyla işte karşınızdayım! Evet, içinizden, ‘Yine mi Stefan Zweig?’ dediğinizi duyar gibiyim… Fakat emin olun şimdilik yorumunu gireceğim son Stefan Zweig kitabı olacak çünkü elimdeki tüm kitaplarını okudum!

 

Ay Işığı Sokağı

Yazar: Stefan Zweig

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Tür: Kurgu

Sayfa Sayısı: 74

Arka Kapak Yazısı: Fransa’nın bir liman kentinin denizci mahallesinde gezinirken duyduğu arya söyleyen sesi izleyerek tanımadığı insanların marazi hayatlarına dalan bir gezgin; patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenen karanlık, itici ve yabani bir hizmetçi; 1810 yılında İspanya’daki savaşta yaralanan, düşman bir ülkede amansız bir hayatta kalma mücadelesine girişen bir Fransız albay; 1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esiri; yaşıtları üniversiteye giderken hâlâ liseye devam eden avare bir gencin öğretmeninin otoritesine isyan ettikten sonra ödediği ağır bedel.

Zweig bu öykülerde insanı insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürerken, okuru da ister istemez karakterlerinin ruh çalkantılarının içine çekiyor.

Kitaba başlanılan Ay Işığı Sokağı öyküsü, kitaba adını veren öykü olmuş. Fakat içinde beş tane öykü bulunmaktadır.

  • Ay Işığı Sokağı
  • Leporella
  • Nişan
  • Leman Gölü Kıyısında Olay
  • Avare

Kısaca tüm öykülerden bahsedeceğim ki, arka kapak yazısına bakarsanız orada birer cümleciklerle tüm öykülerin özeti bulunmaktadır.

 

  • Ay Işığı Sokağı

Burada çevre betimlemesi ve duyguların işleniş şekli beni çok etkiledi. Öte yandan öykünün karakterlerinin yaşadıkları olay, komiğime gitti.

Adamın tekrar tekrar aynı hataları yapıp en sonunda, başkasının olmasın diye sevdiği kadını öldürmeyi düşünmesi? Sanırım beni bu tür olaylar çok sinirlendiriyor bu konu üzerine fazla feminist davranıyor da olabilirim ama kadınlar üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışan erkek karakterler görünce benim tepem atıyor…

O yüzden buradaki karakteri hiç sevmediğimi açık bir şekilde dile getirebilirim. Ayrıca anlatıcının da duyduklarına karşı hiç sorumluluk almadan nötr dinleyişi de beni sinir etmekten öteye geçemedi…

Galiba bu öyküde çok sinirlenmişim ben! 😀

Stefan Zweig – Ay Işığı Sokağı Alıntılar:

  • “Çünkü yaşamın zirvesi de dibi de aynı biçimdedir.”
  • “Artık ne kenti ne de sokağı hissediyordum, ne sokağın adını ne de kendi adımı; burada yabancı olduğumu, tanımadığım bir yerde her şeyden müthiş bir biçimde arınmış olarak durduğumu duyumsuyordum yalnızca.
  • “Hiçbir şeyin benim için gerçekleşmediği, ama yine de her şeyin bana dâhil olduğu duygusunu taşıyordum.”
  • “Yorgun, hiçbir şey hissetmeden alışkanlıktan yaşamayı sürdüren bir insan algılıyordum.”
  • “Bu pis dünyadan kaçmak için attığımız onun yaşlı bir adamınkiler gibi sürünen bitkin, benimse kasten güçlü ve sert adımlarımızın sesleri birbirine karışıyordu.”
  • “Birinden daha iyi olduğumu hissetmek tarifsiz iyi geliyordu.”

 

  • Leporella

Bu öykü hakkında bir yorum yapabileceğimi açıkçası hiç sanmıyorum çünkü hani, “Ne desem boş,” derler ya, bu öykü için de ne yorum yapsam boş çünkü herkes üzerinde farklı etki yaratacağını düşündüğüm beni çok derinden sarsmayan ama öykünün üzerinde düşündükçe beni etkileyen bir öyküydü.

Stefan Zweig – Ay Işığı Sokağı Alıntılar:

  • “Her yeni düşünce, zor geçiren bir elekten damla damla akarcasına zihninin derinlerine ulaşırdı.”

 

  • Nişan

Bu öyküyü tek bir cümle ile özetleyecek olursam, “Hayatta kalma mücadelesinin vahşi sonu.” derim. Ya da, “Umut sandıkların aslında umutsuzluğun ta kendisidir.”

Sanırım ikinci kurduğum havalı cümleyi bir hikâyemin kapağına yerleştireceğim. 3:) Ah bu öyküler, resmen bana dolu dolu ilham veriyor!

Stefan Zweig – Ay Işığı Sokağı Alıntılar:

  • “Ve yeniden bir gece başladı; ikinci, korkunç bir gece, soğuk yıldızlarla bezeli mehtaplı bir gece; açık ve sonsuz bir sessizliğe gömülmüş gök kubbenin ıssızlığında ağır bir yalnızlık içinde inen gece.

 

  • Leman Gölü Kıyısında Olay

1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esirinin kurtuluşu ve kurtuluşundan hemen sonra kendine vurduğu demle ilgili kısa bir öyküydü.

 

  • Avare

Aslında bu öyküde, hepimizin kölesi olduğumuz eğitim sistemine karşı bir başkaldırı sonucu bizi toplayıp içine çeken bataklık gücünü görebiliriz.

Stefan Zweig’in en sevdiğim öykülerinden birisi bu oldu.

Stefan Zweig – Ay Işığı Sokağı Alıntılar:

  • “Kitabını tamamen mekanik hareketlerle açtı, sayfa sayısına bile aldırmadan bakışlarını harflere dikti, ta ki harfler titreşen siyah daireler çizerek önünde dans edene dek dalgın dalgın baktı.”
  • “Her şeye karşı duyduğu kayıtsızlık üzerine kurşun gibi çökmüştü.”
  • “Mahvolmuş yaşamı bir kez daha gözünün önüne geldi ve bedeni bu anın yarattığı ani darbeyle sarsıldı. Tek sıçrayışla parmaklıkları aştı ve yıldırım hızıyla bulanık akıntıya karıştı…”

 

Bu kitap ve öyküler de işte bu kadardı! Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.

Instagramdan bizi takip etmeyi unutmayın! -> @efsunlublog

Ayrıca bookstagram hesabımdan da, okuduğum kitaplar hakkında yorumlar yapıyorum, takip etmek isterseniz, kullanıcı adım: @seminguncesi

Semiha Kaya

6 Haziran 1998 doğumlu, hayalleri yaşından çok olan ve hepsini bir bir gerçekleştirmek için acayip hırs dolu bir insanım.
Hırsımın yanı sıra, üşengeç ve unutkan da olduğum için tüm planlarımı sonsuza dek yaşayacakmışım gibi yaparım lakin genelde anın tadını çıkartırım. Hem ne demiş James Dean?
"Sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi hayal kur. Bugün ölecekmişsin gibi yaşa."
İşte tam olarak ben de böyleyim. Sonsuz hayale sahibim ancak anımın da kıymetini biliyorum. Her anın tadını çıkartıyorum.
Size de anınız kıymetini bilmenizi tavsiye ederim, ne de olsa zaman geri dönmez. :)

Bana, instagram: semihaakaya kullanıcı adı üzerinden ulaşabilirsiniz!

Önerilen makaleler

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: