Violet Evergarden – Anime Yorumu

Merhabalar arkadaşlar!

Bu sefer de bir anime yorumuyla karşınızda bulunmaktayım.

Uzun zamandır anime izleme listemde olan Violet Evergarden ile, ara tatilimi renklendirmeye başladığımı söyleyebilirim… Fazla uzatmadan genel hatlarıyla animeden bahsedeceğim ve sonrasında da yorumumu gireceğim.

Açıkçası beni biliyorsunuz, sevdiğim şeyler hakkında çok fazla yorum yapabilen birisi değilim o yüzden yazıyı kısa bulabileceğinizi şimdiden söyleyebilirim! (Ayrıca, bize destek olmak için reklamlara bir kerecik tıklarsanız çok mutlu oluruz!)

Violet Evergarden – Konusu:

Oto anı oyuncakları, kişilerin konuşmalarını ve duygularını kaydetmesi gereken mekanik oyuncaklardır. İlk olarak Dr. Orlando’nun eşini mutlu etmek için yaptığı bu oyuncaklar, çalışma mekanizması öğrenildikten sonra şirketler tarafından halka satılır. Zamanla çeşitli gruplar otomatik anı oyuncaklarına askeri operasyonlarda kullanılabilecek fonksiyonlar da yükler. İşte Violet Evergarden da bu oyuncaklardan birisidir. Büyüleyici güzelliğiyle Violet, hızla en popüler oto anı oyuncağı haline gelir.

Anime Türü: Fantastik, Yaşamdan Kesitler, Dram

Violet Evergarden – Yorumu:

Açıkçası, uzun zamandır bir şeyler izlerken ağlamıyordum ve Violet Evergarden benim şöyle yaklaşık bir – iki saat boyunca ağlamama oldukça yaradı diyebilirim.

Dram yönünün ağır bastığını ve yaşanan şeylerin aslında dikkatli bakıldığı zaman gerçekte de olabileceğini fark ettiğinizde, kendinizi istemsizce ağlarken buluyorsunuz diyebilirim.

Animelerde dikkat ettiğim üç unsur var. 1’ncisi, çizimler. 2’ncisi, seslendirmeler ve 3’ncüsü de kurguları. (Kurguyu en öne de çekebiliriz bazen korkunç çizimlere rağmen sırf konusu için izlediğim animeler olabiliyor.) Violet Evergarden’da hepsi mükemmeldi. Ayrıca ending müziği… Ah, o kapanış müziği. Beni psikopat anime severler gibi o son saniyesine kadar dinlettirdi…

Şimdi genel hatlarıyla animeden bahsetmek gerekirse, Violet aslında bir araç olarak yetiştirilmiş bir Savaş Bebeğidir. (Bebek dediğimiz şeyler aslında insanlar ama yetiştiriliş ve iş bakımından bebek olarak adlandırılıyorlar) Violet, Yüzbaşı Bougainvillea tarafından erkek kardeşi Binbaşı Gilbert Bougainvillea’ya verilmiş bir savaş bebeğidir. Mükemmel bir katildir ve sadece Gilbert’ten emir almaktadır.

Bir gün, savaşı sonlandırmak için son kez bir muharebeye katılırlar ve orada yolları ayrılmak zorunda kalır.

Violet’in komutanından aldığı son emir, “Yaşa, hayatına devam et,” olduğu için Violet yaşamaya çalışır. Tabii, kimsesiz bir çocuk olduğu için Gilbert’in onu emanet ettiği Hodgins’in yanında çalışmaya ve kalmaya başlar. Hodgins ise kendisine bir posta şirketi kurmuştur. Burada, Otomatik Hafıza Bebekleri vardır ve yazma bilmeyen insanların duygularına ortak olarak, mektup göndermek istedikleri kişilere mektup yazmakla görevlidirler.

Violet, bundan etkilenerek ve de en önemlisi Binbaşı Gilbert Bougainvillea’nın ona söylediği, “Seni seviyorum,” un anlamını öğrenebilmek için Otomatik Hafıza Bebeği olmaya karar verir.

violetevergarden-efsunlublog-yorum2

Hikâye bu şekilde başlıyor ve her bölümde, duygularını nasıl ifade edeceğini yavaş yavaş öğrenen, her bölümde bir adım daha insan olmaya yaklaşan bir savaş bebeğinin hikâyesini izliyoruz aslında. Oldukça etkileyici ve duygusal bir animeydi. İzlerken oldukça keyif aldığımı itiraf etmeliyim.

Hatta, Yüzbaşı Bougainvillea’nın bir repliği vardı. Erkek kardeşini kurtaramadığı için Violet’e öfkeliydi bu yüzden de sürekli onun canını yakacak cümleler kuruyordu. Tabii, en sonunda o da tamamen olmasa da bir miktar yola gelecekti.

“Demek, insanları öldüren o kanlı ellerle şimdi mektup yazıyorsun. İnsanları birbirine bağlayan kelimeleri kullanıyorsun.”

O kadar çok şey gerçekleşti ki, 20’şer dakikalık bölümlere koskocaman hayatları sığdırdılar… Her bölümde ayrı bir duygu büyüyüp boğazıma yerleşiverdi… Çok severek izledim ve bu yorumu da çok severek yazdım.

Sizlere de izlemenizi çok severek tavsiye ediyorum, gelecek yorumlarda görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın…

violetevergarden-efsunlublog-yorum1

Semiha Kaya

6 Haziran 1998 doğumlu, hayalleri yaşından çok olan ve hepsini bir bir gerçekleştirmek için acayip hırs dolu bir insanım.
Hırsımın yanı sıra, üşengeç ve unutkan da olduğum için tüm planlarımı sonsuza dek yaşayacakmışım gibi yaparım lakin genelde anın tadını çıkartırım. Hem ne demiş James Dean?
"Sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi hayal kur. Bugün ölecekmişsin gibi yaşa."
İşte tam olarak ben de böyleyim. Sonsuz hayale sahibim ancak anımın da kıymetini biliyorum. Her anın tadını çıkartıyorum.
Size de anınız kıymetini bilmenizi tavsiye ederim, ne de olsa zaman geri dönmez. :)

Bana, instagram: semihaakaya kullanıcı adı üzerinden ulaşabilirsiniz!

Önerilen makaleler

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: