Yazmaya nasıl başladım?
İnanın bana bu soruyu o kadar çok duydum ki! Bir süre sonra insan bu soruya ne cevap vereceğini şaşırır duruma geliyor. Mesela eskiden, “Sadece kafamdaki sesleri susturmak için yazıyorum…” derdim, şimdiyse insanlar benden daha uzun cevaplar bekliyorlar.
>Yazmaya nasıl başladın?
>Yazmanı neler tetikliyor?
>Ne zaman yazmaya başladın?
>Yazdıklarının hepsi kurgu mu/gerçek mi?
Sorular böyle böyle sıralanıp gidiyor… Ben de ikinci yazı konum olarak bu konuyu ele almaya karar verdim. Birkaç yazar taktiği vermekle beraber, size nasıl bu serüvene atıldığımı şöyle samimi bir şekilde anlatayım…
Öncelikle, bir önceki yazımda da dile getirdiğim gibi Ağustos 2013’te Wattpad’e atıldım ve kelimelerimi insanlara bu şekilde duyurdum. Doğrudur, ben Wattpad’den çıkma bir yazarım. Fakat sürekli eleştiri alan o kitaplardan yazmadım. Benim kötü çocuklarım, katil oğlanlarım, kızı aşağılayan, tecavüz edip sonra da âşık olan karaktersiz karakterlerim yok.
Hepsinden yavaş yavaş bahsedeceğim…
Şimdi, en başa dönüyorum. “Ne zaman yazmaya başladın?”
Bu cevabı net olmayan bir soru çünkü ben çok uzun zamandır bir şeyler karalıyorum. Küçüktüm, şarkı sözü yazıyorum sanırdım meğersem paragrafları ardı ardına dizerek şarkı gibi hikâyeler yazıyormuşum…
Yani, epey bilgisizken bile bir şeyler yazacak kadar hayal gücüm vardı. Zamanla bu kısa yazılarımı ve hayal gücümü kitaplar okuyarak genişlettim. Gerçek bir kitabın hissettirdiği o tutkuyu yaşadım. Bu tutkuyla yola koyuldum ve kendime hikâyeler yazmaya devam ettim.
Ben 2013’te Wattpad’e atılana kadar arkadaşlarım bile (Aybike biliyordu sanırım çünkü o da yazıyordu…) bilmezdi hikâyeler yazdığımı. Sadece okuyorum sanırlardı, oysaki okurdum içimde karakteri yaşardım ve onlardan esinlenerek bir şeyler yazardım.
Şimdi hiç kimse, benim hikâyem hiçbir hikâyeden esinlenmedi demesin. Ben bu işin içindeyim, bunların hepsini gördüm. Kimse öyle yoktan var ederek bir şeyler hayal etmez. Görmüştür, farklı versiyonlarını hayal eder ve ortaya serer. Yani, bu güne kadar okuduklarımız ve yaşadıklarımız aslında şu an yazdığımız kurguların temelidir.
Üstatların çırakları olmasak da, sevdiğimiz yazarlardan esinlenerek kendi yolumuzu bulmuşuzdur.
Eh, ne diyordum?
Yazmaya nasıl başladım?
Ben etrafımdakilere belli etmesem de fazlasıyla sinirli bir insanımdır. Hatta sinirliyken öyle sinir bozucu bir şekilde gülümserim ki, sinirimi bozan insanı da acayip sinir ederim. Böyle de kinli bir sinirim var anlayacağınız…
Bir keresinde, ortaokuldaydım… Kaçıncı sınıfta olduğumu hatırlamıyorum, bir arkadaşım kalbimi çok kırdı ama benim canım yanmadı aksine çok öfkelendim.
Neden benim kalbimi kırdı? Ben ona o kadar iyilik yapmışken!
Aklımdan bu cümleler geçerken, oturduğum yerde sinirden köpürüyordum. O sıra önümde de defter açıktı, defterle kısa bir an bakıştım sonra ne olduğunu bile anlayamadan kalemi elime aldığım gibi aklımdan geçenleri deftere yazmaya başladım.
O kadar bastırarak yazıyordum ki! Sayfalar yırtılacak gibiydi ama ben yazmaya devam ettikçe yazışım yumuşadı, bastırmamaya ve normal yazmaya başladım.
Yani yazmanın beni sakinleştirdiğini, gerçek anlamda kafamdaki sesleri bastırmamı sağladığını o zaman keşfettim ve o günü hiç unutamadım. Zamanını hatırlamasam da, o an hafızamda bir güzel yer edinmiş…
Yani, “Ne zaman yazmaya başladın?” sorusuna, duygularımı ve hayallerimi kâğıda aktarmaya başladığım zaman yazmaya başladım diyebilirim ama kesinlikle size tam tarih veremem.
Yukarıda anlattıklarım arasında, “Nasıl yazmaya başladın?” sorusunu da cevaplamış oldum sanırım. Yine de bu soruya tam cevap isterseniz şöyle vereyim hemen: Öfkemi ve duygularımı kontrol etmek için kaleme ve kâğıda sığınmaya karar verdim ve böylece yazmaya başladım…
Bir sonraki soru olan, “Yazmanı neler tetikliyor?” sorusunun da cevabını vermiş bulunmaktayım.
Kafamdaki sesler, hislerim ve beni etkileyen birçok şey benim için tetikleyici konumunda.
“Yazdıklarının hepsi kurgu mu/gerçek mi?”
Hepsi değil, bazıları benim çevremde gerçekleşen olaylar. Bazı karakterler benim çevremdeki insanlar… Bazı hikâyeler aslında yaşandılar ve bittiler… Bazıları da tamamen kurgusal hikâyeler. Yani, hem kurgu hem gerçek… Bir şekilde hepsi benim kalemimden döküldü. Bilim Kurgu, hatta Fantastik bir hikâye bile benim aklımda oluştuğunda aslında benim için yaşanmış bir olay gibidir çünkü biliyorsunuz, biz yazarlar size bir kitabı okuttururken o kitabı yaşattırmak isteriz.
Bizim amacımız, size karakterlerin hislerini geçirebilmek ve sizi yazdığımız o dünyaya çekebilmektir. O yüzden, yaşanması imkânsız bile olsa aslında o bizim için yaşanmış bir olaydır. Ya da, belki de bu duruma sadece ben böyle yaklaşıyorumdur bilemiyorum. Her yazarın farklı bir kafa yapısı ve düşünceleri vardır.
Eh, bana sürekli sorulan soruları yanıtladığıma göre size birkaç taktik vereyim.
Neler öneriyorum?
Öncelikle, “Yazmak istiyorum, nasıl yazabilirim?” diye bir düşünce oluşturmayın aklınızda. Yazmak istiyorsanız, nasılını nasulunu koyverir yazarsınız. Kendinizi birilerine beğendirmek, yazarlıktan para kazanmak için bu işe giriyorsanız da, girmeyin derim.
Mehmet Akif Ersoy’da usta bir yazardı kendisine çok saygı duyulurdu, fakat sefaletten öldü.
Ben de yazıyorum ama bir yıllık gelirim, asgari ücretle kapışıyor. Dikkatinizi çekerim, ‘yıllık’ diyorum. ‘Aylık’ değil.
Yazmak istiyorsanız, kısık sesle bir şarkı açarsınız ve defterinizin başına kurulursunuz. En sevdiğiniz kalemi elinize alarak, aklınızdan parmak uçlarınıza akan kelimeleri defterinizin sayfalarına kazırsınız.
Peki, yazma konusunda kendinizi geliştirmek istiyorsanız ne yapmalısınız?
Okuyun, sanki hayatınız okumaya bağlıymışçasına okuyun ama güzel kitaplar okuyun. Okunmaya değer kitaplara paranızı verin. Zaten siz okudukça hayal dünyanız genişleyecek, çeşitli yazarların cümle kalıplarını göreceksiniz ve kendinize bunları harmanlayacaksınız. Günün/haftanın/ayın/yılın sonundaysa kendinize ait bir yazı stiline alışacaksınız ve böyle devam edeceksiniz.
Ayrıca, sadece okuyarak hayal dünyanızı genişletemezsiniz. Bir şeyler de izlemeniz lazım. Laf olsun diye değil, gerçekten izlemeniz lazım. Böyle eğlencesine izlenen filmlerin hikâyesine dikkat ederek, senaristin vermek istediği mesajı alarak izleyin filmleri. Zaten sonrasında siz hikâyeler yazarken, karakterinize benzettiğiniz oyuncunun mimikleri gözlerinizde canlanacak ve siz bunları yazınıza işleyeceksiniz. Bu sayede betimlemeniz gelişecek.
Yani, kendinizi geliştirmek için bolca okuyun ve izleyin. Acele etmeyin, zamana bırakın. Zamanla kendinizi mükemmele yakın hissedeceksiniz ama asla mükemmel olmayacaksınız çünkü dünya üzerinde mükemmel hiçbir şey yoktur.
Yazmak bir serüvendir fakat bu serüvenin bir sonu yok. (Çok afilli bir cümle oldu bunu her yerde paylaşsam mı? (Kahkahalarla güldüğümü varsayabilirsiniz). )
Evet… Sanırım, yazmaya nasıl başladığım hakkında birkaç merakı gidermişimdir. Eğer başka sorularınız varsa yorum olarak bırakabilirsiniz. Ayrıca, daha farklı taktikler isterseniz bunu da yorumlarda belirtebilirsiniz.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın, sevgiyle kalın!
Yazmak güzeldir ve yazan herkese saygı duyarım.
^Teşekkür ederim.
Bende birşeyler yaziyorum yazdikca ozgurlesiyorum yazan insanlar güzeldir diyorum tesekkur ederim anlattıklarımız için