Fare Kapanı – Kitap Yorumu

Merhaba arkadaşlar!

Bugün size severek okuduğum bir kitap yorumuyla geldim!

Polisiye romanlarıyla adını “Usta” olarak andıran ve hayranı olduğum nadir yazarlardan Agatha Christie’nin “Fare Kapanı” başlıklı kitabını okudum!

Kitabın orijinal adı, “The Secret Adversary” ve 176 sayfa. İnce, bir oturmada okunulacak kitap tarzı diyebilirim, zaten Agatha Christie’nin akıcı anlatımı sizi olayın içine çekiyor ve siz de katilin kim olduğunu bulmak istiyorsunuz, tabii bulamıyorsunuz orası ayrı.

Açıkçası büyük bir hayranı olmama rağmen, Agathda Christie’nin daha iki kitabını okuyabilmiş bulunmaktayım. Okuduğum ilk kitabı da, “Gece Yarısı Cinayeti”ydi ve bir polisiye kitap bu kadar mı akıcı olur?

Gizemleri, bir şeyleri çözmeyi sevmeyen insanlar genelde polisiye kitapları sıkıcı bulurlar çünkü kitap yavaş ilerler ve her şey adım adım çözülür, başta elinize geçen ipucu aslında hiçbir şeyle alakalı değildir ve her şey ters köşe olur… Bazı insanlar ters köşe olmayı sevmiyor bu yüzden de polisiye kitapları sıkıcı buluyorlar ama Agatha Christie’nin kitapları öyle değil.

Daha doğrusu benim açımdan öyle değil, ben polisiye kitap okumayı çok istemiş ama yavaş işlediği için okuyamamıştım fakat şimdi Agatha Christie sayesinde elimden düşüremez oldum ve yurduma getirdiğim altı kitabın dördü polisiye, ikisi de benim yazdığım kitaplar…

Sonuç olarak, burada aslında yorum yapacaktım değil mi?

Bazen bir şeyler hakkında konuşmaya (gerçi burada yazıyorum ama…) başlayınca kendimi tutamayıp konudan konuya atlayarak aklımdaki her şeyi dökmek istiyorum… Hâl böyle olunca yoruma girecekken size nasıl polisiye okumaya başladığımı falan anlatıyorum…

Öhm, yine uzaklaştım görüyor musunuz? Geri dönüyorum!

 

Fare Kapanı

Yazar: Agatha Christie

Yayınevi: Altın Kitaplar

Tür: Polisiye

Sayfa Sayısı: 176

Arka Kapak Yazısı: Kar fırtınası ve bir katil…

Issız bir bölgedeki malikânede kapana sıkışmış küçük bir dost topluluğu…

Agatha Christie, zekice kurguladığı basit bir planı ustaca yorumlayarak harika bir eser yaratmıştır.

Fare Kapanı tiyatro tarihinde en uzun sahnede kalan oyundur.

Özet ve Yorum:

Molly Davis ve eşi Giles Davis, Molly’nin akrabasından kalan Monkswell Malikânesi’ni pansiyon olarak işletme kararı alırlar.

İlk müşterileri, Bayan Boyle, Christopher Wren, Binbaşı Metcalf’tır.

Bay Paravicini ise gece yarısı kar ve fırtınadan dolayı takla atan arabasından zar zor kurtularak malikâneye gelmiştir.

Müşteriler gelmeden iki gün önce de, Londra’da bir cinayet işlenmiştir. Cinayeti işleyen katilin cebinden düşen not defterinde, öldürdüğü kadının ev adresi ve Monkswell Malikânesi’nin adresi yazmaktadır.

Polis, katilin sıradaki hedefinin Monkswell Malikânesi’nde olduğu kanısıyla birlikte bir çalışanını malikâneye gönderir ve komiser Trotter kar fırtınasına rağmen malikâneye gitmenin bir yolunu bulur…

Kar ve fırtına dış dünyayla iletişimi keserken, fırtınadan dolayı kopan telefon hatları da malikânenin içindeki gerilimi arttırmıştır. Ortada bir katil vardır ve katil içerideki herhangi birisi olabilir!

Hikâyenin kısaca özeti bu şekilde… Gelelim benim yorumuma…

Öncelikle, herkese katil gözüyle bakabiliyorsunuz. Gerçi Bayan Boyle’un katil olduğunu hiç düşünemedim çünkü katilin eşkâl tanımı ‘Erkek, kısık sesli ve ıslıkla üç kör fare çocuk şarkısını söylüyor’ şeklinde yapıldığı için Bayan Boyle kafadan eleniyor ve geriye beş kişi kalıyor.

Bu beş kişi arasında en çok şüphelendiğim iki isim vardı ve onlardan birisi katil çıkmazken, ufacık ucundan şöyle şüphelenir gibi olduğum ve sonradan ‘Ama o olamaz ki…’ dediğim adam, katil çıktı!

Size kimlerden şüphelendiğimi söylemeyeceğim çünkü spoiler yemenizi istemiyorum zaten şurada topu topu yedi karakter var! Birisi de katil işte, okuyup öğrenirsiniz katilin kim olduğunu…

Açıkçası, çekici anlatımı ve akıcı diliyle Agatha Christie yine bir harikalar yaratmış. Okurken hem keyif aldım hem de ipuçlarını takip edebildiğim için büyük bir zevk duydum. Her ne kadar katil yine ummadığım kişi çıksa da, böyle ters köşeleri seviyorum.

Size tavsiye eder miyim?

Evet, ederim.

Eğer kitap okumayı seviyorsanız, hayatınızda mutlaka bir tanecik bile olsa Agatha Christie kitaplarından birini okumalısınız.

Son olarak, Üç Kör Fare kısmı bittiğinde, ek olarak ‘Cinayet Bürosu’ isimli bir hikâye devam ediyordu. Birkaç başlık altında, Dedektif Tommy ve Tuppence’in maceralarını ele almıştı. Keyifli olduğunu düşünüyorum, okumaya değer ve insana farklı bir bakış açısı kazandırıyor.

Ayrıca bookstagram hesabımda da, okuduğum kitaplar hakkında yorumlar yapıyorum, takip etmek isterseniz, kullanıcı adım: @seminguncesi

 

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim, herkese iyi günler (ya da günün hangi zamanında okuyorsanız) dilerim, kendinize iyi bakın!

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

Semiha Kaya

6 Haziran 1998 doğumlu, hayalleri yaşından çok olan ve hepsini bir bir gerçekleştirmek için acayip hırs dolu bir insanım.
Hırsımın yanı sıra, üşengeç ve unutkan da olduğum için tüm planlarımı sonsuza dek yaşayacakmışım gibi yaparım lakin genelde anın tadını çıkartırım. Hem ne demiş James Dean?
"Sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi hayal kur. Bugün ölecekmişsin gibi yaşa."
İşte tam olarak ben de böyleyim. Sonsuz hayale sahibim ancak anımın da kıymetini biliyorum. Her anın tadını çıkartıyorum.
Size de anınız kıymetini bilmenizi tavsiye ederim, ne de olsa zaman geri dönmez. :)

Bana, instagram: semihaakaya kullanıcı adı üzerinden ulaşabilirsiniz!

Önerilen makaleler

2 Yorum

  1. Kitabın orijinal ismi ‘Mousetrap’ tir. Sizin söylediğiniz ‘The Secret Adversary’ ‘Gizli Düşman’ isimli kitabıdır. Lütfen düzeltiniz!

  2. Merhaba, kitabın iç kısmında orjinal adı olarak, “The Secret Adversary” yazdığı için öyle yazdım. Başlangıçta ben de şaşırmıştım fakat kitabın içine yazılanı geçirdiğim için böyle olmuş.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: