Shadowhunters izlemeyi bitirdiğim bu harika zamandan, merhabalar!
Malec aşkına kendimi kaptırıp gittiğim dizinin ikinci sezon yorumuyla karşınızdayım!
Shadowhunters – Dizi Yorumu (1. Sezon) yazımda dizinin konusu ve kadrosundan bahsetmiştim ama yine bu yazıya da ekleyip yorumuma geçeceğim. >.<
Shadowhunters – Dizi Konusu:
Cassandra Clare’in çok satan The Mortal Instruments serisinin küçük ekran uyarlaması olan Shadowhunters, Clary Fray isimli genç bir kızın 18. yaş gününde yarı insan yarı melek olan ve şeytanlarla savaşan Shadowhunter soyundan geldiğini öğrenmesiyle değişen hayatını konu alıyor.
Shadowhunters – Dizi Kadrosu:
- Katherine McNamara, Clarissa “Clary” Fray rolünde
- Dominic Sherwood, Jonathan Christopher “Jace” Herondale rolünde
- Alberto Rosende, Simon Lewis rolünde
- Matthew Daddario, Alexander “Alec” Lightwood rolünde
- Emeraude Toubia, Isabelle “Izzy” Lightwood rolünde
- Isaiah Mustafa, Lucian “Luke” Garroway rolünde
- Harry Shum Jr., Magnus Bane rolünde
- Alan van Sprang, Valentine Morgenstern rolünde
- Maxim Roy, Jocelyn Fray rolünde
- David Castro, Raphael Santiago rolünde
- Stephanie Bennett, Lydia Branwell rolünde
- Alisha Wainwright, Maia Roberts rolünde
- Will Tudor, Sebastian Verlac rolünde
Shadowhunters – Dizi Yorumum:
Öncelikle, ilk sezona kıyasla ikinci sezonu daha çok sevdim ve daha dolu dolu geldi diyebilirim. Sanırım ilk sezon 13 bölümken, ikinci sezonun yirmi bölüm olmasından kaynaklı bir durumdu bu.
Ayrıca Kat’in oyunculuğunun ikinci sezonda daha iyi bir noktaya geldiği de gözümden kaçmadı en azından ilk sezondaki gibi gözüme batmıyordu sahneleri ve kesinlikle artık bir şeyler yerine oturmuş gibi hissettiğim bir sezon oldu.
Genel olarak bütün karakterlerin gelişimine ve hikâyelerine yer verildiği için bu sezonu aslında ilk sezona kıyasla daha çok sevdim çünkü ilk sezonda sadece Clary ve onun “Annemi bulmalıyız, babamı yenmeliyiz,” düşünceleri vardı ama ikinci sezonda bu biraz daha kırılmıştı.
İkinci sezonda Isabelle vardı, onun zayıf düşmesi ve tekrar kendini kazanması… Daha sonrasında Luke ve onun hayatının sallantıları, Maia karakterinin kendini göstermesi ve Clary ile Simon’ın yakınlaşması. Açıkçası, ikinci sezonda en sevdiğim şey bu ikilinin sevgili olmasıydı diyebilirim çünkü ilk sezonda Jace’in karakterine aşırı uyuz olmuştum.
Her kızı yatağıma atabilirim, ben en yakışıklıyım tavırları ve o kıskanç erkek tripleri beni aşırı baymıştı ancak ikinci sezonda bunun biraz daha kırıldığını görmek beni sevindirmedi desem yalan olur. 🙂
Yani pek çok açıdan ikinci sezon daha bir sevdiğim sezon oldu ama sezon finali kalbimi kırmıştı çünkü Magnus Bane… Dizideki en sevdiğim karakter Magnus Bane olabilir çünkü kendime en yakın hissettiğim hatta en havalı bulduğum karakter oydu. Hem yüzlerce yıllık tecrübeye sahip hem de hayatına dair neşesini her şeye rağmen koruyan birisi.
O kadar uzun bir hayatınız olunca, mutlaka çok fazla kalp kırıklığına sahip olursunuz ama Magnus’un enerjisi o kadar güzel ki… Kendimi sadece onun için izliyormuşum gibi hissettiğim pek çok an oldu diyebilirim. Zaten daha ilk sezonun yorumundan bu yana hep aynı şeyi diyorum. Ben bu dizi #malec için başladım ve Magnus Bane hayranı oldum.
Gerçi, bunda Harry Shum Jr.’nda etkisi olabilir. O sevimli gülümsemesiyle başımı döndürüp duruyor şahsı. :’)
Eğer vakit geçirmek istiyorsanız bu dizi sizin için mükemmel olacaktır.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim, alta bir #malec edit bırakacağım ki siz de benim gibi #malec aşkına diziye başlayabilesiniz. 😀